İkinci Meşrutiyet’in ardından Darülfünun’un yeniden gündeme gelmesi üzerine dönemin coşkulu havası içinde Tevfik Fikret “Darülfünun Marşı için” bir güfte yazmıştır.(1) Bu şiir Darülfünun’un ardından bir aydınlanma ocağı olacağı, cehaleti ve karanlığı yok edeceği beklentisini yansıtmaktadır. Bu güfte o dönemde çok sayıda marş bestelemiş olan Mehmed Zatî [Arca] Bey tarafından bestelenmiş ve notaları basılmıştır.(2) Notanın kapağında “Maarif Nezâreti tarafından kabul olunmuşdur” kaydı vardır. Marşın hangi yıl bestelendiği ve kabul edildiği konusunda bir bilgi olmamakla birlikte 1913 yılı ortalarında Darülfünun törenlerinde çalındığı bilinmektedir.(3) 1920’li yıllara ilişkin başta Talebe Rehberleri olmak üzere çeşitli kaynaklarda bu marştan söz edilmemesi bunun bir “İttihatçı Marşı” olarak algılanıp mütareke döneminde terkedilmiş olduğunu düşündürmektedir.
Darülfünun Marşı’nın bestecisi Mehmed Zatî (Arca; 1863-1951) Bey İstanbul’da Bayezid’deki Saraç İshak Mahallesi’nde doğmuş olup babası Sırmakeş Hüsnü Efendi’dir. Dokuz yaşındayken Mabeyin Musikası’na girmiş, önce kemanla başlamış fakat keman hocası Paskoli’nin yeterli ilgiyi göstermemesi üzerine 4-5 yıl flüt çalışmıştır. Klarnetçi Miralay Mehmed Ali Bey’in istek ve ısrarı üzerine klarnet sınıfına geçmiştir. Klarnet alanında büyük ün kazanmış, er olarak başladığı kariyerinde miralaylığa kadar yükselmiş, II. Meşrutiyet’in ardından rütbesi binbaşılığa indirilmiş ve 1920’de emekli olmuştur. Saraydaki görevi yanında 1906’da Galatasaray Sultanîsi musiki muallimi olarak öğretmenliğe de başlamış ve askerlikten emekli olduktan sonra da öğretmenliğini sürdürmüştür. Zatî Bey klarnetçiliği kadar armonisi de kuvvetli olduğundan bando için çok sayıda vals, polka, fantezi ve marş bestelemiştir. Bu kapsamda çok sayıda okul marşı da bestelemiş olup Darülfünun Marşı da bunlardan biridir.(4)
Darülfünun Marşı’nın unutulmasından yaklaşık otuz yıl sonra 1947’de Hak adlı öğrenci dergisinde bir “Üniversite Marşı”nın gerekli olduğu gündeme getirilmiştir.(5) Bu konuda yayınlanan yazıda “Yabancı ülkelerde her üniversitenin kendine mahsus bir marşı vardır. Üniversiteli gençler millî bayram günlerinde, törenlerde; sömestr tâtillerinde geziye çıktıkları zaman gittikleri yerlerde… kısaca bir marşın söylenebileceği her yerde bu marşı söylemekten kıvanç duyarlar” denildikten sonra bizde Harp Okula Marşı, Yedeksubay Marşı, Onuncu Yıl Marşı, Dağbaşını Duman Almış Marşı gibi gençlik marşlarının olduğu ve yerine göre bunların söylendiği belirtilmektedir. Bu marşlar güzel olmakla birlikte amaca uygun değildirler. Bunun ardından “Biz, yüksek tahsil gençliğine, üniversitelilere mahsus bir marşın olmasını istiyoruz. Böyle bir güfte, öyle bir beste ki, sesimizi cihana duyursun. Bu güfte ve bu besteyi üniversiteli genç şair ve kompozitör arkadaşlardan bekliyoruz” denilerek bu konudaki istek ve beklenti ortaya konulmaktadır.
(1) A. Kadir, Bugünün Diliyle Tevfik Fikret, 2. Baskı, İstanbul 1970, s. 152.
(2) Mehmed Zatî [Arca], Darülfünun Marşı, Mahmud Bey Matbaası, İstanbul [EK-2.10]
(3) Darülfünun öğrencilerinin 7-8 Ağustos 1913’te yaptıkları Edirne seyahatinin programında gerek İstanbul’da, Darülfünun’dan Sirkeci garına gidilirken ve gerekse Edirne’de yapılacak mitingde mızıkanın Darülfünun Marşı’nı çalacağı açıkça belirtilmiştir.
(4) Halil Bedi [Yönetken], “Klarnetist Zatî Bey”, Hayat Mecmuası, Cilt 1/Sayı 12 (17 Şubat 1927).
(5) Riza Mavituna, “Üniversite Marşı”, Hak (Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği tarafından çıkarılır), Sayı 1 (15 Şubat 1947), s. 12.
Not: Bu metin, yayınevimiz tarafından basılan Emre Dölen’in Türkiye Üniversite Tarihi 1 adlı eserinden (s. 324-326) alınmıştır.