İstanbul Psikanaliz Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Derneği (Psike İstanbul) tarafından düzenlenen “Ayrılık” başlıklı sempozyumdaki sunumların yazılı hale getirilmesi ile ortaya çıkan bu kitap, psikanaliz literatüründe çok kapsamlı bir yer tutan ayrılık temasını rahimden vazgeçiş ile başlayan ilk ayrılık deneyimiyle, yaşlanmayla yaşamdan ayrılık arasındaki süreci içeren geniş bir yelpazede birçok farklı perspektiften ele alıyor.

Derleyen ve Yazarlar
Derleyenin Önsözü

1 Açılış Konuşması
Gülgün Alptekin

2 Pazartesi Kabuğu
Aslı Kuruoğlu

3 Ayrılmak ve Bir Olmak: Göründüğünden de Karmaşık Bir Konu
Türkay Demir

4 John Bowlby’nin Bağlanma, Ayrılık ve Kayıp Üzerine Çalışmaları
Yeşim Korkut

5 Ayrılığın Üçgenselliği
Chris Joannidis

6 Frankensteinlar ve Canavarları: Dışımızda ve İçimizde
Özden Terbaş

7 “Bram Stoker’dan Drakula” Filmi ve Vampir Metaforu Üzerine Bazı Düşünceler
Mine Özmen

8 Anne Bedeniyle “Çalkantılı” Karşılaşma: Anne Bedeninden “Çalkantılı” Ayrılık
Melis Tanık Sivri

9 Yaşlılıkla Cenkleşme, Yaşamdan Ayrılık
Nilüfer Erdem

10 Odada Tek Başına
Meral Erten

11 Doğadan Ayrılık: Rizomlar Gibi...
Nesli Keskinöz Bilen

12 Gülhane Parkı’nda Bir Ceviz Ağacı: Göç ve Ayrılığa Dair, (A)ğaç İmgesi
Gökhan Oral

13 Bir Ayrılamama Patolojisi: Ensest ve Ensestsi, P.C. Racamier’nin Yapıtı Üzerine
Bella Habip

14 “İtiraf” Filmi Üzerine Psikanalitik Düşünceler
Andrea Sabbadini

15 İlk Ayrılık: Rahim Üzerine
Gülgün Alptekin

16 Kapanış Konuşması
Pınar Limnili Özeren

17 Kapanış Konuşması
Ümit Eren Yurtsever

Dizin

Ayrılık, kavuşmanın hatırınadır ve tam da bu nedenle, doyum evresinin içeriğini zenginleştirerek ayrıştırdığından, gereklidir. Ayrılığın ön plana çıkardığı olumlu yanlar ve olumsuzlar güvenilir bir biçimde sırayla yer değiştirmezse gelişim de olamaz; olsa olsa, sonsuz bir ayrışmamış birlik olur ki bu da, ölüme uzanan bir entropi anlamı taşır.
Chris Joannidis

Ülkemizin ve dünyanın içinde bulunduğu durum ayrılık ve kayıpla ilgili meselelerimizi sürekli canlı tutuyor. İnsanlar ölüyor, özgürlüklerini kaybediyor, evler, şehirler yok oluyor, güvende olduğumuza dair hissimizi yitiriyoruz; bir zamanlar içinde yaşadığımız toplumu tanımlayan değerler, imgeler bozuluyor ya da yok oluyor. Bireysel ve grup kimliklerimiz bir kayıp tehdidi altında. Geleceği düşünmek, hayal etmek zorlaşıyor, kaygılanıyoruz. Kısacası ezici bir kayıp yaşantısının içine düşmüş gibiyiz. Ayrılmak ve yasını tutmak zorunda kaldığımız o kadar çok şey var ki…
Pınar Limnili Özeren

Bebekte hem yoğun bir güzellik algısı hem de tekinsizlik duyguları uyandıran anne bedeninden sağlıklı bir şekilde ayrışamamanın toplumsal alanda ne gibi sonuçları olabilir? Örneğin dünyada ve ülkemizde kadın bedenine yönelik gitgide artan tahammülsüzlüğü, sınırlandırmaları ve şiddeti bu bağlamda ele alabilir miyiz? Bu tarz tutum ve davranışları, iğdiş edilme tehdidine karşı dişili reddeden toplumların anne bedeniyle karşılaşmanın yarattığı çalkantı ve bunun tetiklediği erken kaygılarla başa çıkmak için başvurduğu savunmacı yöntemler olarak düşünmemizi öneriyorum.
Melis Tanık Sivri

_